Bir zamanlar önemli bir turizm merkezi olan Bodrum’dayız. Bizim için Ege’nin her köşesi özel, ancak Bodrum birçok konuda diğer yerlerden sıyrılıyor. Bodrum bir günde ülkenin turizm merkezi olmadı, mavi yolculuklar yapılan koyları, antik kent kalıntıları, birbirinden güzel manzaralara sahip tepeleri, farklı karakterlerdeki köyleri, mimarisi başlıca güzellikleri. Ancak bugün bu güzelliklerden çok astronomik fiyatlarının konuşulmasında özel tatil sitelerine ve zincir otellere kapattırılan koylar ve plansız büyümenin, bu büyümenin getirdiği trafiğin etkisi büyük. Her şeye rağmen bizim Bodrum’da çok sevdiğimiz mekanlar, işini hakkıyla yapan, özüne saygı duyan kitlelere ilham olan işletmeler var.
Bu listede sevdiğimiz iyi lezzet duraklarını, semt ile özdeşleşmiş mekanları bulabilirsiniz:
Lokantalar:
Kahvaltı & Kafe:
Şarap tadımları için:
Bar:
Dondurma:
Bodrum merkezine yaklaşık 10 km uzaklıkta, merkeze göre oldukça sakin olan bu bölge aslında çevreyolu ve sahil arasında kalan vadinin olduğu bölge. Bitez’de taş evleri & sarnıçları görebilir, sahilinde denizin tadını çıkarabilir, masmavi suyuyla bizi büyüleyen Akvaryum Koyuna kadar yürüyüş yapabilirsiniz. Bol bol zeytin ve mandalina ağacı göreceğiniz, bu rotada lezzet durakları da çok. Bu paylaşımda sevdiğimiz mekanlardan 9 tanesini kısa kısa anlatıyoruz.
#zaiyasam: Konacık tarafında bulunan Zai, Bodrum için çok değerli bir mekan. 5 duyuya hitap eden, sanatın farklı dallarını bir araya getiren bu mekan bizim için tam bir cennet. İçerisinde kütüphanesini ziyaret edebilir, kafesinden aldıklarınızla sanat dolu bahçesinde keyif yapabilirsiniz.
#bağarasırestaurant : Çok iyi mezeler, iyi bir şarap listesi, başarılı et yemekleri. 2005’ten beri hizmet veren Bağarası Restaurant mandalina ağaçları altında çok keyifli bir deneyim sunuyor.
#trattoriailmandarino : Bodrum’da en sevdiğimiz restoranlardan biri, mandalina ağaçları arasına serpiştirilmiş masaları ve loş bir ortamıyla bizi büyüleyen bir trattoria.
#pizzeriamia : Bitez’in sevilen bira mekanı Manuel’in hemen yanında bir İtalyan, pizzalarına bayıldığımız Pizzeria Mia var.
#kornelbodrum : Gün boyu açık olan Kornel’de kahvaltı, öğle ya da akşam yemeği için uğrayabilirsiniz. Bistro konseptine sahip, evcil hayvan dostu ve hizmetinden hep çok memnun kaldığımız bir mekan.
#vamosbodrum : Caddeye bakan ön bahçesi çok güzel, arka bahçesi daha da güzel. Gün içinde atıştırmalıklar ve bir şeyler içmek için uğramayı sevdiğimiz bir mekan. Burgerleri pek seviliyor. Satsumalı buzlu çayları da pek lezzetli.
#kurulbitez : Vamos’un tam karşısında da sevdiğimiz bir Ocakbaşı var Kurul Bitez. Mahallede en sevdiğimiz lezzet duraklarından biri.
#FikaCoffee : Bu çevrede sevdiğimiz kahvecilerden biri. Arka terasında oturup sakin bir gün geçirmek için önerilir.
#bitezdondurma : Son olarak bir tatlı ile bitirelim. Artık bilmeyenin kalmadığı Bitez Dondurmacısı. Bu lezzeti artık İstanbul, Ankara ya da Antalya’da da bulabilirsiniz. 1995 yılında ilk faaliyete başladıkları yer Bitez köy meydanı.
Dereköy’de:
En sevdiklerimizden: Dereköy Lokantası, Yeni keşfettiğimiz koleksiyon bahçesi: Rino’s Garden kesinlikle ziyaret edilmeli.
Dereköy’e doğru yol üstünde kalan Atgeç Meyhanesi ise mezeleriyle tam bir Bodrum klasiği.
Gümüşlük’te: Bohem karakteriyle sıyrılan Gümüşlük’te sahildeki kaostan uzak olmayı seviyoruz biz.
Kahvaltı için manzarasıyla Greta Gümüşlük, Ekmekleri ve tatlılarıyla Müptelal, Sürekli yenilenen menüsüyle Umut Şef’in restoranı Yeni Hayat, Haftanın 5 günü Rum meyhanesi konseptiyle Oi Filoi, Sahilde ise Tuz Duman favorilerimiz. Mahallede sevdiğimiz bir pub, Social Gümüşlük.
Buralarda konaklama için pet-friendly bir seçenek olarak Oda Bodrum da aklınızda olsun.
Eğer serpme kahvaltı arayışındaysanız: Sefte Bahçe ve Asmalı Çardak, Haftanın sadece 3 günü açık olan küçücük Suzika güne başlamak için iyi adresler.
Sahilde kokteyl ve atıştırmalıklarıyla AltÜst ve hemen yanındaki Arka Pizzeria, Bölgenin en iyi şef restoranlarından biri olan Ent Restaurant denenmeli.
Bodrum’da iyi bir deniz ürünleri restoranı olan Memedof Yalıkavak, muhteşem bir gün batımına sahip.
Bu senenin yeni açılan şef restoranlarından Lika Bodrum ve sergileri/eşsiz mekanıyla Pilevneli Yalıkavak listenizde olsun.
Turgutreis’te ise deniz kenarında bir akşam yemeği keyfi için Fener Restaurant iyi bir seçim.
Turgutreis’te bu yıl Ayaküstü Lezzetler ile öğrendiğimiz iki mekanı da denedik. Günlük değişen menüsüyle Sakallı Restaurant Sinan ve dondurmalarıyla Turgutreis Doğal Dondurma, ikisi de sevildi.
Dağbelen’de hem kahvaltı hem de ekşi maya pizzaları için gün boyunca gelebileceğiniz Ekmek&more da en sevdiğimiz mekanlardan biri oldu.
Aspat’ta ise yine bu sene ilk defa ziyaret ettiğimiz Anthaven içerisinde: Karabatak’ta kahve, Juniper Cafe’de kahvaltı ve akşam için de Hadi Balık Bistro memnun kaldığımız diğer mekanlar oldu.
Gümüşlük’ün en tepesinde, taş evleri ve mimarisiyle bizi etkileyen bir köy: Karakaya Köyü.
Peksimet Dağı eteklerinde bulunan bu köyün 800 yıllık bir geçmişe sahip olduğu söylenir. Denizden gelebilecek tehditlerden korunmak için vadinin içerisine kurulmuş. Karakaya vadisinde keyifli bir yürüyüşle Rum evlerindeki taş işçiliğin iyi örnekleri görülebilir. Buraya gelmek için en güzel saatler sabah erkenden ya da gün batımı vakti. Gümüşlük’ü tepeden izlemek için en iyi manzaralardan birine sahip.
Karakaya, nüfus mübadelesi zamanında terk edilmiş. Burası bir zamanlar sessiz olması ve doğallığının bozulmamasıyla bilinse de yarımadanın tamamında yaygınlaşan inşaatlar bu vadiye de gelmiş. Eski fotoğraflarında vadinin iki yüzünün de yemyeşil olduğu zamanlar artık geride kalmış gibi. Bodrum’da gittiğimiz her köşede yeni bir inşaat ile karşılaşmak üzüyor.
Eski adıyla Halikarnas bir zamanlar bölgenin başkenti, dünyanın 7 harkasından biri olan Tomb of Mausolus burada. O ihtişamlı döneminden bugüne ulaşan eser az da olsa hala beklemediğiniz yerlerde karşınıza izleri çıkabiliyor. Günümüze kadar ulaşan tiyatro ise konserlere ev sahipliği yaparak tepeden seyrediyor Bodrum’u.
Bodrum sadece bu merkezinden ibaret değil, yarımadanın tamamında bambaşka karakterlere sahip yerleşimler & deneyimler var.
Fransa’nın ünlü sahil kasabası olan Tropez ile sıklıkla benzeştirilir. Brigitte Bardot’un filmiyle sakin bir balıkçı kasabası olmaktan çıkan Tropez ile benzer bir kadere sahiptir. 60’larda ünlülerin ve devamında yerli/yabancı turistlerin yeniden keşfettiği Bodrum da artık sakin bir sahil kenti değil.
Kültürel zenginliği ve ihtişamıyla Bodrum’u küçük bir Yunan Adası ile karşılaştırmak abes gelebilir. Ancak turizm açısından büyük bir fark olduğu da açık. Her yıl dünyanın her yerinden turistler adalara geliyor.
Fiyatlar her sene karşılaştırılıyor. Yunanistan’da aşağı yukarı gittiğiniz mekanlar arasında ufak bir fark görüyorsunuz. Genel olarak cana yakın ve sempatikler. Kimse burada az para harcadığım için bana kötü davranırlar korkusu yaşamıyor.
Aksini ise yıllardır Türkiye için konuşuyoruz. Vedat Milör 2008 yılında bir yazısında Türkiye’ye gelen yabancı turistlerin kazıklanırım korkusuyla ‘her şey dahil’ tatil sitelerinden çıkmadığından bahsediyor. Artık yerli turistler de öyle.
Daha büyük bir sorun ise planlama, şehirler o kadar plansız büyüyor ki artık önüne geçilemez problemlerle karşılaşıyoruz. Olmaması gereken yerlerde yetiştirilmeye çalışılan bitkilerle yapay ortamlar & deneyimler yaratılıyor. Kaynakların bu kadar kısıtlı olduğu dönemde üstüne yanı başında ormanların katlediğine şahit oluyoruz. Bu kadar plansız büyüyen sahil kentlerinde de trafik, susuzluk ve ‘turizme vurulan darbe’ kaçınılmaz oluyor.
Sonuç, evet karşılaştırılabilir ölçekte değiller. Ama genele baktığımızda Yunan Adaları sakinliği, huzurlu işletmeleri, kendi kendilerine yarattıkları eğlence unsurlarıyla ve Havlu Hareketi ile hakkını yedirmeyen insanlarıyla daha tercih edilesi kalıyor.