İtalya‘nın kuzeyinde Lombardiya bölgesinin başkenti ve dünya modasının, tasarımının ve finansının önemli merkezlerinden biri. Zengin tarihi, sanatsal ve kültürel mirası ve moda merkezi olması sebebiyle her yıl milyonlarca ziyaretçiyi kendine çeken Milano, gotik mimari harikası Duomo di Milano Katedrali ve Leonardo da Vinci’nin “Son Akşam Yemeği” eserine ev sahipliği yapan Santa Maria delle Grazie ile ünlü. Galleria Vittorio Emanuele II, La Scala Opera Evi, Pinacoteca di Brera, Fondazione Prada şehrin öne çıkan diğer yapıları.
Milano, her mevsim ziyaretçilere farklı deneyimler sunan bir şehir. Bu zamana kadar 5 kere Milano’ya yolumuz düştü, hala ilk defa gidiyormuşçasına heyecanlanmamızın temel sebebi de bu. Şehir her zaman size yeni bir şeyler sunan canlı bir hayata sahip. Belki İtalya’nın diğer popüler destinasyonları kadar tarihi yapılar ile dolu değil ama burada her zaman sizi heyecanlandıracak bir hikaye bulabilirsiniz. Seyahatinizi planlarken, etkinlik takvimine ve hava durumuna göre karar vermek, şehri tam anlamıyla keşfetmek için en iyi yol.
Biz son seyahatimizde Numa Stays ile konaklamayı Centrale yakınlarındaki Loreto apartmanında çözdük. İncelemek isteyenler buradan göz atabilir, 2 gece ve üzeri konaklamalarda geçerli KISNISNUMA15 indirim koduyla %15 indirimden faydalanabilirsiniz.
Milano’ya ne zaman gitmeli?
Milano, tüm yıl boyunca ziyaret edilebilir ancak mevsim açısından en ideal dönem Mart-Mayıs (İlkbahar) ayları. Hava bu dönem ılıman, şehir canlı ve parklar rengarenk oluyor.
Milano’ya kaç gün ayırmalı?
Milano büyük bir şehir. Sadece 1 günde gezmek mümkün olmaz, 1 günde ancak en ünlü yapılarını görebilirsiniz. Şehri tam olarak anlayabilmek adına bizce 4 gün ideal olur. Eğer Como Gölü veya Garda’ya gitmek isterseniz bir gününüzü ona ayırabilirsiniz. Ya da yakın şehirlerden Torino, Parma, Modena, Bologna, Verona ya da Genoa günübirlik ziyaretlerde bulunabilirsiniz. İtalya’nın gelişmiş tren hatları bu şehirleri ulaşılabilir kılıyor.
Milano’da Ulaşım:
Öncelikle Milano’ya gitmeniz gerekiyor, Türkiye’den direk uçuş seferleri Malpensa ve Bergamo havalimanlarına yapılıyor. Havalimanlarından otobüs ile 10-12euro karşılığında şehrin merkez tren istasyonu olan Centrale’ye ulaşabiliyorsunuz. Dönüş de aynı şekilde. Biletler için şuraya bakabilirsiniz.
Eğer Avrupa içinden uçuyorsanız Linate havalimanı şehre oldukça yakın. Bu havalimanını da tercih etmek iyi olur.
Şehir içinde günlük ve tek binişlik ulaşım kartları var. Metro istasyonlarında satılıyor. Tek biniş almak yerine metro, tramvay ve otobüslerde direkt banka kartınızla da ödeme yapmanız mümkün. Tek biniş bilet 2,20euro, günlük bilet 7,6euro, üç günlük ise 13euro. Biletlere şuradan bakabilirsiniz.
Milano’da, Lombardy ve Genovese mutfaklarının en iyi örneklerini tadabilirsiniz. Trattoriaları, 200 yıllık pastaneleri, birbirinden keyifli aperitivo ve özgün kokteyl mekanları ile dolu Milano’dan en sevdiklerimiz:
Restoranlar:
Aperitivo Mekanları, Barlar:
Pastane/Fırın:
Kahve/kafe:
Milano Sokak lezzetleri:
• Rost Eat Navigli – Burada İtalyanların çöpşişi diyebileceğimiz Arrosticini ve paninilerinden P11 yemelisiniz.
• Zia Esterina Sorbillo 1935 – Burada pizza fritta deneyebilirsiniz.
• Luini Panzerotti – Burası şehrin en popüler panzerotti mekanı, sıra beklemeye değmez ama açken değerlendirilebilir.
• Bar Due Spade – Burası Navigli civarında 2 haftada bir cumartesi günleri panzerotti yapıyor, inanılmaz lezzetli. Güncel menüleri ve iletişim için detayları şurada bulabilirsiniz.
Gelato için:
Görülecek Yerler:
🌳Sevdiğimiz parklar:
Milano ve Lombardiya mutfağı, bölgenin zengin tarımı ve süt ürünleriyle ünlüdür. İşte geleneksel Milan ve Lombardiya mutfağına özgü bazı yemekler ve ürünler:
Akşamüstü kokteyl saati, bir içki ve hafif atıştırmalıkların tadını çıkarabileceğiniz bir Milano geleneğidir.
Aperitivo kuşkusuz en sevdiğimiz İtalyan geleneği. İştahınızı kabartmak için tasarlanmış, yemek öncesi (dilerseniz yemek sonrası da devam edebilir) lezzetli kokteyllere atıştırmalık tabaklarının eşlik ettiği bir ara öğün.
Tarihte ne zaman ilk aperitivo gerçekleşti bilinmiyor. Ancak araştırdığımızda 1786 yılında Torino’da ilk vermut türlerinden birini yaratan Antonio Benedetto Carpano’nun ismi aperitivo sıklıkla karşımıza çıkıyor.
İtalyanların bir kadeh şarap / hafif bir kokteyl ve atıştırmalıklar eşliğinde – genellikle akşam 7 ila 9 saatleri arasında gerçekleştirdiği aperitivo, herkes tarafından çok seviliyor. Zamanla da bu basit gelenek tüm İtalya’ya yayılıyor.
Yorucu bir şehir turunun ardından, yerel kültürü deneyimlemenin, kaldırımlara dizili masalardan birine geçip insanları izlemenin, bir içkiyle rahatlamanın ve mümkünse güzel havanın tadını çıkarmanın iyi bir yolu.
Milano’da aperitivo çok seviliyor. Aperitivo mekanları da sayısız o nedenle, hemen hemen şehrin her yerinde iyi bir mekan bulabilirsiniz.
Brera taraflarındaysanız U Barba Bottega, Duomo civarındaysanız 1915’ten beri hizmet veren Camparino, Porta Venezia çevresindeyseniz Egalite ya da Milano’nun farklı yerlerinde şubeleri bulunan La Prosciutteria bu gelenek için keyifli adresler.
Hava güzelse iyi bir günbatımı yakalayabileceğiniz en doğru yerlerden biri de kanallarıyla ünlü Navigli. Gece hayatının pek canlı olduğu Navigli sokaklarında aperitivo için gidebileceğiniz birçok mekan bulunuyor. Kanalın iki tarafında her zaman hareketlilik olmasının sebebi de bu.
Navigli’de aperitivo için en sevdiğimiz mekanlar:
@grammcafe
@magcafe
@ginododici
@ugococktailbar
@florenoteca.milano
En sevdiğimiz sokak lezzetleri ve bulabileceğiniz adresler!
Pizza al taglio: Her yerde bulabileceğiniz, kalın bir pizza hamuru ve üzerine lezzetli peynirler ile servis edilen pizza çeşidi.
Focaccia: Bol zeytinyağlı, dışı çıtır içi bol gözenekli bir İtalyan ekmeği. Taze domates, biberiye ve deniz tuzu olan klasik versiyonu en lezzetlisi.
Panzerotti: İtalya’nın güneyinde keşfedilen bu lezzet ise dolgulu bir hamur kızartması. Şekil ve tarz olarak Calzone’yi anımsatsa da farklı ürünler. Pugliese Panzerotti hazırlayan Due Spade bu konuda en sevdiğimiz yerlerden biri. Ancak sadece iki haftada bir cumartesi günleri oluyor. Gitmeden sormak iyi olur.
Luini ise Milano’nun panzerotti anlamında en ünlü yeri. Domates & mozzarella dolgulu olan klasiğini deneyin.
Pizza Fritta: Bu sokak lezzeti de yine derin yağda kızartılıyor. Malzemelerin kızartma işleminden önce ve sonra eklendiği iki çeşidi var. Biz domates sos ve mozzarella dolgulu olanını sevdik, panzerottiye göre biraz daha yağlı. Yine Duomo çevresinde bu lezzet için popüler bir adres: Zia Esterina Sorbillo
Arrosticini: İtalya’da bolca şefin yetiştiği Abruzzo bölgesinden çıkıyor. Yağ, sirke ve tuz ile lezzetlendiriliyor. Tat olarak bizim çöpşişlere kıyasla kesinlikle daha aromatik olduğunu söyleyebiliriz. Beraberinde yine yağ ve tuz ile kızartılmış ekmek dilimleri servis ediliyor. Navigli civarında kokteyl barları dolaştıktan sonra Rost Eat Milano’da denendi & sevildi.
Orecchiette: Gittiğimizde kapalı olduğu için deneyemediğimiz ama sevilen bir sokak lezzeti. Orecchiette tipi makarnayı seçtiğiniz topping malzemeleri ile servis ediyorlar.
Gelato: İtalya’da dondurmaya verilen genel isim. En yaygın bulunan çeşitler Fior di Latte ve Stracciatella. Gelateria Concordia ve La Romana sevdiğimiz adresler.
200 yıllık bir pastaneye gidiyoruz bugün, Marchesi 1824.
Pasticceria Marchesi, 1824’ten beri hizmet veren ve Milanese stilinin iyi temsillerinden. Bu zarif mekan, tasarımları, özgün lezzetleri ve zanaatkarlıklarıyla ilk gün olduğu gibi korunmuş. Bu tarihi dükkan Via Santa Maria alla Porta üzerinde bulunuyor.
Via Monte Napoleone ve Galleria’da sonradan açılmış iki şubesi de bulunuyor. Marchesi, İtalya sınırlarını da aşmış, Londra’nın Mayfair bölgesine de bir dükkanları açılmış. Markanın büyümesinde Prada bünyesine dahil olmasının etkisi büyük. Ancak etkileyici olan kusursuz zanaatkarlığın büyürken asla kaybolmaması.
Bizden kısa süre önce Milano’yu ziyaret eden sevgili @gamzebiran ‘ın paylaşımında Marchesi’nin eski fotoğraflarını görüp büyülenmiştik. İlham olduğu için kendisine teşekkürler. Sondaki fotoğraflardan bu 200 yıllık şubenin nasıl iyi korunduğunu görebilirsiniz.
Marchesi’nin özgün reçetelerle ürettiği Pannetone’si ve çikolataları oldukça meşhur. Burada da diğer yerlerde olduğu gibi masada hizmet alabilir ya da barda bir İtalyan gibi hızlıca atıştırıp zamanda kısa bir yolculuğa çıkabilirsiniz. Fiyatlar barda daha uygun ancak masada hizmet alırsanız kahveler 3-4€, pastane ürünleri ise ortalama 4-9€ arasında değişiyor.
Marchesi 1824, 200 yıllık dükkanıyla Milano’da kesinlikle uğranması gereken bir dükkan. Sabah erken saatlerde açılıyorlar, kalabalıklaşmadan yakalayın ve barda keyif yapın.
U Barba Milano’da Liguria mutfağı ile öne çıkan mekanlardan biri.
İlk defa 2022 seyahatimizde, Porta Romana’da bulunan U Barba Osteria Genovese’yi ziyaret ettiğimizde tanışmış, çok sevmiştik. Bu osteria’nın mekan fotoğrafları için son üç fotoğrafa bakabilirsiniz.
U Barba Bottega Genovese ise mekanın Brera bölgesinde yeni açılan aperitivo barı. Şehrin daha merkezinde ve çok keyifli olduğunu söyleyebiliriz.
Bardan U Barba’nın uzmanı olduğu ev yapımı makarnalar, Genoa stilinde hazırlanan focaccia’lar ve salatalar arasından seçimlerinizi yapıyorsunuz. Osteria’ya kıyasla daha küçük bir menüleri var.
Biz kısa aralıklarla mekan deneyimlediğimiz için Liguria’nın ünlü fesleğen pestosu ile hazırlanan trofie makarna, focaccia ve pizzalardan ve nohut ile hazırladıkları farinata’dan denedik. Bir porsiyon makarnayı paylaşacağımızı öğrenince 3’e bölüp getirmeleri hoştu. 💚🌿
Deneyemediğimiz deniz ürünleri kızartmakarında ise aklımız kaldı.
U Barba’da bu lezzetlere eşlikçi 🍸önerimiz ise Genovese Spritz.
U Barba’nın focaccia’larını bu kadar lezzetli yapan klasiklerinden farklı olarak incecik iki kat hamurun arasında taze peynir eklenerek hazırlanması.
Focaccia, pizza ve farinata, üçlü olarak 15€, taze makarnalar ise 12€ Tüm menü ve detaylarına web sitelerinden ulaşabilirsiniz.
Osteria’da denediklerimizde ise taze makarnalar ve focaccia dışında tatlılardan birini çok sevmiştik. Creme Brulee’yi anımsatan Crema Bruciata Alla Vaniglia çok başarılıydı.
U Barba, hem osteria hem bottega konseptiyle Milano planlarına eklensin. Asla sıkılmayacağınız bir mutfak çünkü!
Porta Venezia, Milano’nun en büyüleyici bölgelerinden biri. Şehrin Art Nouveau özellikleri öne çıkan yapılarının sergilendiği bir bölge diyebiliriz.
Rotamıza şehrin en eski parklarından ve önemli yeşil alanlarından biri olan Giardini Indro Montanelli’den başlıyoruz. The Milan Planetarium ve National History Museum da bu parkın içerisinde.
Corso Venezia üzerinden yürüdüğünüzde çok farklı stillerde inşa edilmiş yapılar görmeye başlıyorsunuz. İkinci Dünya Savaşı boyunca bombalanan sokaklarda art-deco cephelerin yanında brütalist bir mimari ya da Ortaçağdan kalma avlulu yapıların yanında bambaşka dönemlerden stiller görmeye hazırlıklı olun.
Via Marcello Malpighi üzerinde bulunan Casa Galimberti ve Casa Guazzoni , ikisi de Mimar Giovan Battista Bossi tasarımı, bizi karşılıyor. Birbirinden farklı tekniklerle cepheleri tasarlanan bu yapıların ikisi de çok zarif. İncelikle işlenmiş süslemelere sahipler.
Yine aynı bölgede cephesinden etkilendiğimiz bir diğer bina ise Cinema Dumont. İtalya’da sinema amacıyla özel olarak tasarlanan ilk binalardan, bir dönem Galli kardeşlerin sinemasına ev sahipliği yapmış. Şimdi ise bir kütüphane.
P. Luraschi, Sheraton Diana Majestic Hotel, Palazzo Castiglioni, Palazzo Berri Meregalli, Palazzo Sola Busca ve Casa Campanini çevrede görülmesi gereken önemli yapılar.
19.yüzyılın sonunda inşa edilen rengarenk evlerin bulunduğu via Abramo Lincoln de bu rota üzerindeki benzersiz başka bir sokak.
Via Melzo üzerinde Porta Romana istikametinde yürümeye devam ediyoruz. Binaların cepheleri kadar sokaktaki hareketlilik de bizi etkiliyor.
Başarılı bir fırın olan @egalite_milano , Japanese Bar konseptiyle Kanpai, taze makarnalarıyla Pasta Fresca Brambilla, ekmekleri ve yenilikçi pizzalarıyla Crosta, kokteylleriyle Nottingham Forest, kahve için Cafezal ve Loste Cafe, pizza için Amici della Pizza ve MARGHE ve artık Porta Romana’da diyebileceğimiz bir fırın olan Signor Lievito, bu rota üzerindeki lezzet duraklarımız.
Porta Venezia’dan Porta Romana’ya doğru eşsiz bir rota var. Art Nouveau yapıları, lezzet durakları, yemyeşil sokakları, müze ve parkları ile keşfedilmeyi bekliyor.
Bir İtalya seyahati pizzasız olamaz. Hatta, farklı stilde pizzalarıyla öne çıkan mekanlarını denemeden olmaz, desek daha doğru olur. Milano’da Neapolitan hamuruyla sevdiğimiz pizza mekanlarından biri de Marghe.
Marghe daha önce İtalya’nın en iyi pizzeria’larından biri olarak gösterilmiş, Milano’nun da en iyi pizza mekanları arasında sayılıyor.
Marghe’nin Via Cadore ve Via Plinio olmak üzere iki şubesi bulunuyor. Biz Art Nouveau detaylarına aşık olduğumuz Porta Venezia yürüyüşümüzü Marghe-Via Cadore şubesinde sonlandırdık.
Tercihlerimiz başlangıçlardan Stracciatella, pizzalardan ise ‘nduja oldu. Pizzalar 9-12€ arasında değişiyor. Pofidik kenarlar ve yumuşak hamura sahip bir Neapoliten pizza seviyorsanız, Milano’da Marghe doğru adres.
Milano’nun en etkileyici aperitivo mekanı: Camparino! Milanese Aperitivo’nun sembolü haline gelen, Galleria’nın girişinde ve Duomo di Milano’nun hemen karşısında şehrin en keyifli barı bulunuyor.
Aperitivo, eşsiz bir İtalyan ritüeli. Camparino ise bu geleneği sürdüren & şehir ruhunun bir simgesi haline gelmiş bir mekan. Peki nasıl mı? İsminden de anlayacağınız üzere bu işletmenin hikayesi, Campari bitterinin mucidi Gaspare Campari’nin 1867 yılında, Duomo meydanın köşesinde açtığı Caffè Campari ile başlıyor. Rivayete göre aynı yıl Gaspare Campari’nin oğlu Davide Campari dünyaya geliyor, hatta Galleria’da dünyaya gelen ilk kişi olarak tarihe geçiyor. Davide Campari, Galleria’dan kopamamış olsa gerek ki 1915 yılında Camparino’yu açıyor. Mekanı ünlü İtalyan sanatçılar beraber tasarlayıp, dekore ediyorlar. Ressam Angelo d’Andrea da Bar di Passo için ikonik mozaik işlemelerini tasarlıyor.
Camparino kısa sürede bir Milanese sembolü haline geliyor. Politikacıların, ünlülerin sıklıkla uğrayıp, 1-2 Campari eşliğinde sohbet ettikleri bir buluşma noktası oluyor. Camparino, Milano’nun atlattığı savaşlara rağmen bozulmadan korunan değerlerden biri. Gelenekselin ve yeniliğin bir araya geldiği bir miksoloji mekanı. Negroni, Sbagliato ve Americano gibi klasik kokteyllerin tadını çıkarabileceğiniz gibi Coffee Negroni, Seltz on the Sea gibi imza kokteyllerini deneyebilirsiniz. Bizim favorilerimiz Seltz on the Sea ve Sbagliato oldu.
Favorimiz Seltz on the Sea, deniz kokularına sahip bir Bar di Passo kokteyli. Campari, ahududu Dry Vermouth, Seltz ve portakal likörü ile hazırlanıyor. Aperitivo için barda zaman geçirmek inanılmaz keyifli. İçkilerin beraberinde gelen tuzlu küçük ekmekler, zeytinler ve polenta cipsleri de çok leziz. Daha önce dünyanın en iyi 50 barı arasında gösterilen bu mekanda etkileyici bir aperitivo deneyimi sizi bekliyor. Barda takılmayı tercih ettiğiniz durumda kokteyllerin 8-9 euro olduğunu, masa servisi için ise 13-16 euro aralığında olduklarını ve kesinlikle bu parayı hakettiklerini ekleyelim.