Üsküdar’a Yolculuk: Tarihin ve Kültürün Kesiştiği Semt
İstanbul’un Anadolu yakasında, Boğaziçi’nin incisi Üsküdar, tarih boyunca birçok medeniyete ev sahipliği yapmış zengin kültürel mirasıyla ziyaretçilerini adeta zaman yolculuğuna çıkarır. Osmanlı döneminden kalan camileri, çeşmeleri, sarayları ve sadabadlarıyla ünlü Üsküdar, denizin ve yeşilin iç içe geçtiği sakin sokaklar ve canlı pazarlarıyla İstanbul’un en otantik semtlerinden biridir.
Üsküdar, tarih ve kültürle iç içe, huzurlu bir İstanbul günü geçirmek isteyenler için kaçırılmaması gereken bir rota. Bu rehberde Üsküdar’dan başlayarak Kuzguncuk, Beylerbeyi, Çengelköy başta olmak üzere farklı ruha sahip birçok rotadan bahsedeceğiz.
Restoranlar:
– İnciraltı Meyhanesi, Beylerbeyi
– Borsa Restaurant, Kandilli
– Rigel Restaurant, Çengelköy
– Osteria Salvatore, Çengelköy
– Trabzon Kültür Derneği, Beylerbeyi
– Arze – Lübnan Mutfağı, Üsküdar
– Karpi, Beylerbeyi
– Tike, Beylerbeyi
– İsmet Baba, Kuzguncuk
– Metet Döner, Kuzguncuk
– Yaşar Bafra Pide, Üsküdar
– Klas Köfte, Kuzguncuk
Esnaf Lokantaları:
– Öz Bolu Lokantası
– Emice’nin Yeri
– İmren Lokanta
– Kanaat
– Mengen Lokantası
– Tarihi Kısıklı Fasulyecisi
Sokak Lezzetleri:
– Barto’s Burger Place, Çengelköy
– Kuzguncuk Kelle Söğüş, Çengelköy
Kahvaltı:
– Hevsel Bahçesi, Beylerbeyi
– Çınaraltı, Kuzguncuk
– Pulat Çiftliği, Kuzguncuk
– Sophie Vegan Cafe, Çengelköy
– Pita, Kuzguncuk
Kahve:
– Glow, Kuzguncuk
– Nou Coffee, Çengelköy
– Nuuk, Selimiye
Pastane:
– L’aube Patisserie, Çengelköy
– Le Cafe Bleu, Kuzguncuk
– Seval Pastanesi, Çengelköy
– Kukis, Acıbadem
Üsküdar Meydanı birçok yolun ve ulaşım aracının kesiştiği önemli noktalardan biri. Ancak kesinlikle buraya gelmenin en keyifli yolu deniz yoluyla, yani vapur veya feribotla. Üsküdar iskelesinden tahmin edebileceğiniz çoğu yere de yine deniz yoluyla ulaşabilirsiniz. Haliç Hattını kullanarak Fener mahallesine, Boğaz Hattı ile Çengelköy, Anadoluhisarı, Beykoz iskelelerine, kısa sürede Beşiktaş ya da Kabataş’a..
Yıllardır büyük bir değişim içerisinde bu meydan. Mihrimah Sultan Camii’nin uzun süren tadilat dönemi, Marmaray’ın yıllarca bitmeyen açılış süreci ve diğer projelerle Üsküdar geçip gidenlerin aklında biraz da inşaat alanı olarak yer ediyor. Bu dönemler biraz geride kalmış, daha derli toplu bir görünüme sahip artık. Tabi eski fotoğraflarına baktıkça aradaki büyük farkı görebiliyoruz. 1970’lerde denizin üzerinde olan Salacak iskelesinin artık önünden bir yol geçiyor. Mihrimah Sultan Camii de aynı şekilde, denizle arasına mesafe girmiş.
Üsküdar’da günlük alışverişleriniz için uğrayıp nitelikli ürünler bulabileceğiniz çarşısı bizim gezmeyi en sevdiğimiz yer. Balıkçısı, fırını, turşucusu derken kaybolup arka sokaklardaki antikacılara kadar gidebilirsiniz. İlk olarak meydan ve çevresindeki lezzet duraklarını inceledik. Uncular Caddesi de bir dönüşüm içerisinde burada bir gastronomi sokağı yaratılmaya çalışılıyor. Henüz çok zayıf ama oradan da bir önerimiz mevcut.
Kanaat Lokantası
1933 yılında Arnavut kökenli göçmen bir aile tarafından açılıyor, bugün ki yerine 1955’de taşınıyor.
Popüler bir lokanta olunca servis ve hizmet konusunda bir kaos yaşansa da belli yemekleri güveçte parmak kebabı, Özbek pilavı, Elbasan tava bizce pek lezzetli. İstanbul’un asırlık lokantalarından.
–
Emice’nin Yeri
Bölgede en iyi Karadeniz mutfaklarından biri olarak görülüyor, merkezden biraz yukarıda yolların kesiştiği ufak bir meydanda keyifli bir dükkanı var. Emice ismi Lazca’da amca kelimesinden geliyor.
Karalahana çorbası, mısır ekmeği, satır etli lahana sarması, hamsi tava ve muhteşem üçlü denedik. Muhteşem üçlü Rize et kavurma, Çayeli kuru fasulye ve pilavdan oluşuyor. Karalahana çorbası dışındaki her şeye bayıldık. Karadeniz mutfağından turşu kavurma, muhlama, Laz böreği gibi lezzetler de var. Kahvaltı da servis ediliyor.
–
Öz Bolu
90’lı yılların sonunda açılan bir esnaf lokantası da Öz Bolu. Sulu yemekler, döneri, iskenderi ve tatlıları var.
Acılı Ankara tavası, çorbaları ve tatlılardan incir uyutması pek lezzetli. Döneri de çok övülüyor ancak biz daha önce denemedik.
–
Mengen Lokantası
Çarşıdaki eski lokantalardan biri de Mengen. Eskiden pasajın içerisinde olan dükkan zamanla sokağa doğru büyümüş. Çarşıdaki fırına çıkan ara sokakta bulunuyor. 40 yıldır hizmet veren, Türk mutfağının klasikleşen lezzetlerini bulabileceğiniz bir esnaf lokantası.
Burada haşlama, döner ve tatlılarından irmik helvası ile ekmek kadayıfı denedik. Özellikle haşlama ve kadayıf için tekrar tekrar gidilecek bir lokanta.
–
Arze
Bir esnaf lokantası değil ama yine merkezde, Uncular Caddesinde bulunan bir Levant mutfağı, 3 sene önce açılan Arze.
Şehirdeki diğer Suriye-Lübnan mutfaklarına kıyasla falafel ve humusları çok başarılı gerçekten, deneyip tek sevmediğimiz şey fazla ekşi bulduğumuz batata harra oldu. Temiz, sade ve genel olarak iyi hizmet sunan bir mekan. Küçük ve popüler bir mekan, yer bulmak zor olabilir. O nedenle sakin gün ve saatlerde gitmenizi tavsiye ederiz.
Buralara kadar gelmişken, çarşıda bulunan Ünal Turşularından turşu yanındaki fırından çörek ve kurabiyeler ve Şekerci Caferzade Aytekin Erol’da helva tadabilirsiniz.
Kuzguncuk Rehberi 📍 Boğaz’ın Anadolu yakasında, Üsküdar’a bağlı tarih ve hoşgörü kokan bir semt. Tarihi ahşap evler, renkli dar sokakları ve bostanıyla gezmeye doyamadığımız o yer. Farklı dinlere ait ibadethaneleri ise burada yaşamın eskiden beri uyum içerisinde olduğunun kanıtı.
Kuzguncuk’ta Bostan, Fethi Paşa Korusu, küçük sahili ve iskelesi gezilecek yerler. Biraz yokuşu tırmanınca manzarasıyla Nakkaştepe ve Abdülmecit Efendi Köşkü de görülebilir.
Kuzguncuk’ta birçok atölye ve sanat mekanı bulunuyor. Bu atölyeleri keşfedebilir, Hugin ve Munin Kültür-Sanat Platformunda etkinliklere katılabilir, bir tasarım dükkanı olan Yirmiyedi Kuzguncuk’a uğrayabilir, doğal ürünler için Kastamonu Köy Pazarı’na ya da Çarşamba günü kurulan semt pazarına gidebilirsiniz.
Kahvaltı:
– Çınaraltı Kafe, bizim favori kahvaltı mekanımız, çay, yumurta, peynir, söğüş bu kadar basit bir kahvaltı.
– Pulat Çiftliği, hem nitelikli ürünlerin satıldığı bir dükkan hem de geniş menüsüyle gün boyu hizmet veren bir mekan.
– Pita Kuzguncuk, yine kahvaltı için senelerdir sevdiğimiz bir adres. Poğaçalarını seviyoruz. Ev yemekleriyle öğlen için de tercih edilebilir.
– Le Cafe Bleu, mahallenin en yenilerinden. Tasarımı sebebiyle dikkat çekiyor ve hep kalabalık. Kruvasan ve pastane ürünleri için tercih edebilirsiniz. Kuzguncuk’taki diğer mekanlardan biraz ayrışıyor.
Kafe:
– Glow Coffee, Kahveleri için uğradığımız ve sokağı izlemeyi pek sevdiğimiz bir durak.
– Nail Kitabevi, kitap-kafe konseptiyle huzur dolu bir mekan.
Yemek:
– Metet Döner, közde pişen et döneriyle İstanbul’un sevilen dönercilerinden. Kuzguncuk’ta bizim de sevdiğimiz mekanlardan.
– Klas Köfte, mahallede hemen ana cadde üzerinde bulunan iyi bir köfteci, köftesi ünlü ama piyazı bizce daha iyi, fiyatları salaş bir mekana göre biraz yüksek.
– İsmet Baba, iskelenin hemen yanında bulunan bu balıkçı boğazda rakı-balık keyfi yapmak için gideceğiniz yerlerden. Balık çeşitleri başarılı, bizce mezeler aynı seviyede değil ama sakin bir günde tercih edilebilir. Bölgede alkollü seçenekler kısıtlı buranın alternatifi Mülkiyeliler Birliği ancak yeni yerine taşındıktan sonra ziyaret etmedik.
Üsküdar’ın Boğaz boyunca dizilmiş tarihi semtlerinden devam ediyoruz.
Tarihi sarayları, yalıları, göz alıcı manzaraları, dar sokakları, ahşap konakları ve huzur veren korular. Üsküdar’ın tarih boyunca birçok ressamın dikkatini çekmesi şaşırtıcı değil çünkü İstanbul’un belki de en güzel manzaraları burada.
Beylerbeyi:
🍽️
–İnciraltı Meyhanesi, gittiğimiz en iyi meyhanelerden biri. Mezeler orijinal Rum&Ermeni tariflerine göre. Bazı lezzetler alışılmışın dışında bulunabilir ancak asma yaprağında levrekleri efsane.
-Hevsel Bahçesi, Beylerbeyi’nde yeni açılan bu dükkan aynı zamanda bir kahvaltı mekanı. Henüz çok yeni açıldı ancak Hevsel Bahçesi 2016’dan beri Diyarbakır’da üreticileri buluşturan bir gıda markası. Kesinlikle uğrayın.
–Karpi, Trabzon lezzetleri, pide ve belirli günlerde kuru fasulye.
–Trabzon Kültür, Karadeniz mutfağı için iyi bir adres. Lahana sarma ve hamsi denedik. Kahvaltıları da var.
–Tike Restaurant, mahallede fena olmayan bir Ocakbaşı.
🕌
Osmanlı mimarisini yansıtan Beylerbeyi Camii, 19.yüzyıldan kalma bir yazlık saray olan Beylerbeyi Sarayı ve küçük sahili bu tarihi semtte görmeniz gerekenler.
🍁
Çengelköy’de semtin simgelerinden olan tarihi çınar ağacını, çevredeki yalı ve köşkleri görebilirsiniz. Sahili takip edince görkemli Kuleli Askeri Lisesi önünde balıkçılarıyla sizi karşılar. 17.yy eseri Vaniköy Camii de buralardayken görülmeli.
Çengelköy:
🥐
–Sophie, sadece hafta sonu hizmet veren etkileyici bir vegan mutfak, vegan olduklarını tahmin etmek zor.
–L’aube, şehrin etkileyici pastanelerinden biri, iyi kruvasan ve Fransız pastane ürünleri.
–Seval Pastanesi, İstanbul’un eski pastanelerinden. Acıbadem kurabiyeleri, macaron ve koko deneyin.
–Nou Coffee, sahile yakın mekanlara kıyasla iyi kahvaltı ürünleri var.
–İsmail’in Has Ekmek Fırını
🍔🌯
–Bartos Burger, sevdiğimiz Burger mekanlarından. Zaman zaman eleştirilse de biz daha henüz burada kötü burger yemedik. Yoğun günlerde gitmeyin.
–Kuzguncuk Kelle Söğüş, kelle paça çorbası & söğüş yemek için iyi bir adres.
🐟🍝
–Rigel Restaurant, muhteşem boğaz manzarası olan mütevazı bir mekan. Servis anlamında çok çok iyi, mezeler lezzetli, deniz ürünleri daha iyi olabilir.
–Osteria Salvatore, keyifli boğaz manzarasına sahip şık bir İtalyan. Kokteylleri klasik ancak fena değil, mutfağı çok etkileyici bulmadık ama genel olarak lezzetli.
Üsküdar rotamızın son duraklarından biri Kandilli’deyiz. Michelin rehberinin Üsküdar sınırları içerisinde dikkatini çeken tek restoran burası. Tavsiye listesinde yer alıyor.
İstanbul’un en eski lokantalarından biri olan Borsa Restaurant, bugün Adile Sultan Sarayı’nda muhteşem bir boğaz manzarasıyla hizmet veriyor.
Türk mutfak klasikleriyle ön plana çıkan bu mekanın son derece ilginç bir tarihi de var. 1927’de İstanbul Bahçekapı’da açılan restoran, adını o dönem orada bulunan Zahire (tahıl) Borsası’ndan alıyor.
1983’te Sirkeci’ye taşınan restoranı, kapanmak üzereyken Rasim, Tahsin ve Ali Reşat Özkanca kardeşler satın almış ve bugünlere ulaştırmış.
Kardeşler restoran hizmeti verdikleri yerlerinin yanında, Beyoğlu, Taksim, Eminönü gibi yerlerde self-servis şubeleri de açıyorlar. Bugün çoğu İstanbullu Borsa’yı ordan tanıyor.
Borsa Restaurant, 2006 yılında Adile Sultan Sarayı’nda da Türk ve Osmanlı Mutfağı temasıyla hayata başlıyor.
Firma 2012’de ayrılıyor, ve Tahsin Özkanca Borsa Lokantası’nda self servis hizmet vermeye devam ederken, Rasim Özkanca Borsa Restaurant olarak Adile Sultan Sarayı’nda hayatını sürdürüyor.
Restoran 2013’ten beridir de Doğuş Holding’in bir iştiraki.
Yemeklere gelecek olursak Anadolu mutfağının klasikleri haline gelen kebaplar, tandır ve döner menünün öne çıkanları diyebiliriz.
Başlangıçlarda zeytinyağlılar, mezeler, keşkek, ciğer, bıldırcın gibi geniş seçenekler var.
Denediklerimiz arasından ciğer ve muhammarayı sevdik. “Gönen” Patlıcanından ezme ise daha zayıf bir tabaktı. Ana yemeklerden ise “Tarsusi” sebzeli kebap ve kuzu tandırı başarılıydı. Denediğimiz en keyifli tabak ise Borsa usulü hurmalı incir tatlısıydı.
– L’aube: Çengelköy’ün iç kısımlarında bulunan bu yeni nesil pastane, kruvasan ve tatlılar için gidebileceğiniz en iyi mekanlardan biri. Fransa’da Cedric Grolet’te yediğimiz meyve formundaki tatlıları da oldukça başarılı.
– Trabzon Kültür: Beylerbeyi’nde yeşillikler arasında hem kahvaltı hem yemek servisi sunan, alkollü bir işletme. Trabzon mutfağının klasikleri var, lahana sarması ve hamsi başarılıydı. Laz böreği daha iyi olabilirdi.
– İmren: Valide-i Atik’de bulunan bir esnaf lokantası. Döneri başarılı, bal kabağı tatlısı çok lezzetliydi. Tek eksiği kaymaktı 🙂
– Yaşar Bafra Pide: Doğancılar Parkının karşısında salaş bir mekan. Tavuklu çorbalarını ve çıtır çıtır Bafra pidesini deneyin.
– İnciraltı Meyhanesi: Bu bölgede en sevdiğimiz meyhane oldu. Asma yaprağı levrek ve mezeler başarılı. Her yerde aynı olmaya başlayan mezeleri eski İstanbul reçeteleriyle hazırlıyorlar. O nedenle alıştığınızdan farklı gelebilir özellikle baharat anlamında.
– Tarihi Kısıklı Fasulyecisi: Kuru fasulye için gittiğimiz bir adres, sulu yemekleri de olan klasik bir mekan.
– Tike: Beylerbeyi için fena olmayan bir Ocakbaşı/restoran. Mezeler ve küşleme lezzetliydi.
– Osteria Salvatore: Deniz ürünleri mekanı da bulunan bir grubun İtalyan restoranı, deniz kenarında enfes bir manzarası var. Lezzetler etkileyici değil ama bölgede farklı ve şık bir restoran arayışı için iyi bir seçenek olur.
– Rigel Restaurant: Rigel, Atlantik okyanusunda kaptanlara yollarını bulmayı sağlayan yıldızın adı. Çengelköy-Kuleli arasında yine etkileyici bir manzaraya sahip bir restoran. Servis/hizmet anlamında çok başarılı. Burası yeri değişse de bölgede eski mekanlardan biri. Deniz mahsüllü kokoreç, balık mantı, balık adana gibi lezzetler menüsünde olduğu için gittik. Bazıları ne yazık ki yoktu, denediklerimiz arasında ise soğuk mezeler daha başarılıydı.
İstanbul’a taşı toprağı altın denmesini belki de en hakeden semti Üsküdar…
En köklü ve tarihi semtlerden olan Üsküdar’ın antik çağlardaki ismi “Hrisopolis” ki bu “Altın Şehir” anlamına geliyor.
Altın Şehir yakıştırmasıyla ilgili rivayetler şöyle;
Persler, Anadolu ve Yunan yarımadasından getirdikleri ganimetlerle bu zenginleşen şehri kurmuşlar, altın tanımı da bu zenginlikten ileri gelmiş.
Üsküdar’ın güneş batarken Sarayburnu’ndan altın renginde parlaması da “Altın Şehir” isminin bir başka rivayeti. Kim bu güzel benzetmenin aksini iddia edebilir ki?
1453’te Osmanlılar geldiği zaman bölgenin adı 11.yy’dan itibaren ‘Scutari’ olarak anılıyormuş.
Sonrasında Türkçe’de ‘Üsküdar’ haline dönüşüyor.
Tarih boyunca zaman zaman Persler, Araplar ve Osmanlılar tarafından işgal edilerek üs olarak kullanılan Üsküdar kelime anlamında bakıldığında; Farsça “menzil”, “geçit” ya da “ulak istasyonu” anlamına geliyor.
Ve ismine yaraşır şekilde bu altın semt, Perslerin “Hrisopolis”i Roma Döneminin “Scutari”si, Evliya Çelebi’nin “Eski Dar”ı ve Türkler’in Sevgili Üsküdar’ı… kadim çağlardan beri ticaretin ve göçün geçiş noktası oluyor…
Üsküdar tarihinde güçlü kadınların peşinden bir yolculuk. Üsküdar ve Kadınlar denildiğinde ilk akla gelen yer elbette şehrin simgelerinden biri olan Kız Kulesi.
Kız Kulesi hakkında rivayet çok, yaklaşık 2400 yıldır burada bir yapı olduğu tahmin ediliyor. Bir efsaneye göre Atinalı General Khares’in eşi Damalis öldükten sonra anısına Kız Kulesi’nin olduğu alana bir anıt yaptırılır.
En yaygın olan hikayelerden biri de İmparator Konstantinus’un kızını bir kehanetten korumak için sürmesiyle başlar. Hükümdar, deniz ortasında yaptırdığı bir kuleye kızını saklar. Fakat kaderin önüne geçemez. Bir üzüm sepetine saklanan yılan kızı sokarak öldürür.
Harem otogarının bulunduğu bölgenin adı ise bir dönem burada bulunan Osmanlı sarayının harem bölümünden geliyor.
Selimiye Kışlası da tarihi değiştiren bir kadının hikayesinin yazıldığı yer. Kırım Savaşı sırasında İngiliz askerlerinin tedavilerinin yapıldığı bu yapı modern hemşireliğin kurucusu Florence Nightingale’in çalıştığı o hastane. Kışla içerisinde adına ufak bir müze de bulunuyor.
Üsküdar’da Mimar Sinan’ın en önemli eserleri arkasında da güçlü sultanlar var. Mihrimah Sultan Camii, Nurbanu Sultan’ın yaptırdığı Valide-i Atik Camii. Meydandaki yapılardan Yeni Valide Camii de yine bir sultan tarafından yaptırılıyor. (Emetullah Râbia Gülnûş Sultan) Bölgedeki tarihi camiler arasında ise en etkileyici bulduğumuz Çinili Camii de yine Osmanlı tarihinde önemli rol oynamış olan Kösem Sultan tarafından yaptırılıyor. Camii ve hamamı çinileriyle korunmuş ve oldukça etkileyici. O dönemde kadın sultanlar adına yaptırılan camiilerde tek minareye izin veriliyor. Tabi ki bu kuralı delen istisnalar mevcut. Diğerlerinin aksine Kösem Sultan ise Çinili Camii’ni tek minareli yaptırıyor.
Çinili’yi ziyaret ettikten sonra Surp Garabet kilisesini de ziyaret ediyoruz. Bir zamanlar burada yaşayan Ermenilerin hafızasına dair en detaylı bilgileri ise devrimci bir kadın yazar Zabel Yesayan’dan öğreniyoruz. Yesayan’ın burada yaşadığı yılları anlattığı Silahtar Bahçeleri de ilgilenenlere kitap tavsiyemiz olsun.
Yine Üsküdar’da adını iki sarayda yaşatan bir diğer sultan da Adile Sultan. Kandilli’deki yapı İkinci Mahmut’un kızı için yazlık ikametgahı olmak üzere 1856’da satın alınmış. Osmanlı Hanedanı içinde divan sahini tek kadın şair olarak tanınan Adile Sultan, özellikle eğitim konularına ilgi duyduğu için 1899 yılında kız okulu olmak üzere bağışlanıyor. Bir süre Kandilli Kız Lisesi olarak kullanılıyor. Sultan adına Validebağ Korusu içerisinde bir saray daha bulunuyor. 1970’li yıllarda Hababam Sınıfı’nın ilk film serilerinin de çekildiği bu bina da yazlık saray olarak Adile Sultan’a hediye edilmiş.