Surların çevrelediği tarihi şehir: Diyarbakır.
UNESCO Dünya Mirası olan tarihi kent merkezi, Diyarbakır’ın kültürel mirası ve mimari eserler bakımından en zengin kısmı. Haliyle gezilecek yerlerin büyük bir kısmı da burada. Birbirine yakın olan bu lokasyonlar 1-2 ayırarak rahatlıkla gezilebiliyor.
Diyarbakır, 9000 yıllık geçmişiyle Mezopotamya’nın ve haliyle Türkiye‘nin en eski yerleşim yerlerinden biridir. Hititler, Asurlular, Urartular, Romalılar, Bizanslılar ve Osmanlılar gibi birçok medeniyete ev sahipliği yapmıştır.
Şehir, tarih boyunca birçok medeniyetin iz bıraktığı bir açık hava müzesi niteliğinde. Ulu Camii’den Dört Ayaklı Minare’ye, Hasan Paşa Hanı’ndan On Gözlü Köprü’ye kadar uzanan bu zenginlik, her köşede sizi farklı bir hikâyeyle buluşturuyor.
Ancak Diyarbakır’ı sadece taş duvarların ve surların ardında aramak eksik olur. Dicle Nehri kıyısında uzanan ve UNESCO Dünya Mirası Listesi’ndeki Hevsel Bahçeleri, doğayla iç içe vakit geçirmek isteyenler için eşsiz bir kaçış noktası sunuyor. Şehrin dokusunu tamamlayan bu yeşil alanlar, Diyarbakır’ın sadece tarihiyle değil, doğal güzellikleriyle de keşfedilmeye değer olduğunu gösteriyor.
Bu listede sevdiğimiz iyi lezzet duraklarını, Diyarbakır’dan öne çıkan mekanları bulabilirsiniz:
İçkale, Diyarbakır’ın ilk yerleşim alanı. Arkeoloji Müzesi, Saint George Kilisesi, Hazreti Süleyman Camii ve Atatürk Evi burada.
Son olarak Mardin’e giderken uğradığımız Zerzevan Kalesi de yine Diyarbakır sınırları içerisinde görülmesi gereken yerlerden.
Kahvaltı – Diyarbakır’da en memnun kaldığımız yer Kahvaltıcı Edip oldu. Küçük bir yer Hasan Paşa Hanındaki mekanlar kadar turistik bir yer değil. Ama yine de hafta içi bile sıra bekleyebilirsiniz. Mekanın tek sıkıntısı ürünlerin kullan at tabaklarda servis edilip gereksiz atık çıkarması. Yine de favorimiz Edip oldu.
Deneyip memnun kaldığımız bir diğer kahvaltı mekanı ise Saray Kapı. Ürünleri genel olarak güzel kahvaltıda servis edilen sıcakların biraz daha iyi olması gerekiyor. Biraz daha rahat ve ferah bir yerde kahvaltı etmek için tercih edilebilir.
Lahmacun & Pide – Diyarbakır Lahmacun Merkezi. Bu gidişimizde Diyarbakır’da yediğimiz en lezzetli şey buranın lahmacunu idi. Çıtır çıtır ve iç harcı lezzetli. Pide de benzer incecik bir hamurla hazırlanıyor. Servis biraz geliştirilebilir.
Güveç & Tava – Meşhur Hacı Halit de aynı sokakta farklı günler özel yemeklerin çıktığı özenli bir esnaf lokantası. Burada denediklerimiz arasından güveç çok başarılıydı. Bu yakınlarda çorba & haşlama için de Güzeliş Lokantası‘na gelebilirsiniz. Merkeze uzak ancak iyi bir paça için Paçacı Fazıl Usta‘ya da gidilebilir.
Şiş & Kebap – Kebapçı Mehmet Ustanın Yeri. Ulu Camii karşısında hanların arasındaki bu eski dükkan da yine bölgedeki esnafın uğrak noktalarından biri.
Ciğer – Ciğerci Hüsnü Usta. Ulu Camii’nin hemen yanındaki çarşının içerisindeki bu dükkanda yer bulabilirseniz ocakbaşında ya da pasajın içerisindeki taburelerde hızlıca ciğer yiyebilirsiniz. Biz lezzetli bulduk, alternatif olarak Ciğerci Ramazan da denenebilir.
Vegan – Gabo Kitchen. Diyarbakır’da hani oldu da vegan veya hafif bir şeyler arıyorum derseniz burayı deneyebilirsiniz.
Künefe & Baklava – Sıtkı Usta. Diyarbakır’ın meşhur tatlıcısı. Pek çok şubeleri var künefesi lezzetli. Şahane baklavaları yok ama tabii denenebilir.
Diyarbakır’a son ziyaretimiz pandemi öncesiydi. Bu geçen sürede daha önce deneyip memnun ayrıldığımız pek çok işletme kapanmış. Saray Sac Kavurma, Pera Ev Yemekleri, Esnaflar Kebap ve Aslan Lokantası onlardan birkaçı.
Diyarbakır’da yaşayan (özellikle genç kesim) kültürel ve tarihi merkezi Sur olsa da 75 dedikleri bölgedeki mekanlarda vakit geçiriyor.
Eski bir dostumuz, azimli bir üretici olan Şehadet Çitil ve ekibi ile Diyarbakır’a varmadan önce Karacadağ’ın bir köyünde buluşuyoruz. Burada olmamızın elbet bir sebebi var: Karacadağ Pirinci
Sohbetlerimizin konusu ise iklim krizi, tarım politikaları ve kültürel mirasımız. Yemekle, gıdayla ilgilenip yaşadığımız toprakları ve onun bize sunduklarını tanımadan olmaz. Yıllardır burada tarım üzerine faaliyetlerini sürdüren, bölgedeki üreticileri örgütleyen Şehadet’ten Karacadağ’ın hikayesini dinliyoruz. Şehadet aynı zamanda çok başarılı bir yöresel ürünler markası olan Hevsel Bahçesi’nin de sahibi.
Burası son faaliyetini 100.000 yıl önce gerçekleştiren volkanik Karacadağ’ın eteklerinde bulunan bir tarım arazisi. Lav taşlarından dolayı arazinin minerali yüksek olduğu için pirinç de az suyla yetişebiliyor. Birçok tarım ürününün doğduğu Karacadağ’da da tarım faaliyetleri iklim krizinden etkilenmiş durumda, artık eskisi gibi kar yağmadığı için ekim arazilerinde dışarıdan tatlı su kullanımı mecburi hale gelmiş.
İklim değişikliklerine rağmen bu bölge hem tarım hem su hem de volkanik kayalarıyla uzun süredir Diyarbakır’ı besliyor. Buradaki arazilerden çıkarılan kayalar şehrin mimarisinde de gözlemlenebiliyor. Bir dönem bu ekim arazilerinin olduğu bölgede bir orman olduğu ise kaynaklarda karşımıza çıkıyor. 1900’lerde burada bulunan ormanlık alan, Irak’ta oluşan yakacak odun ihtiyacı sebebiyle kesilmiş.
Anadolu’da hala tarımın döngüsel olarak devam edebildiği bölgelerden biri burası. Çeltik platoları sonbaharda hayvanların otlak alanı. Toprak burada beslenen hayvanların gübreleriyle güçlenmekte. Kışın yağan kar gübreleri toprağın iç kısmına gönderiyor. İlkbahar ile eriyen karlar çeltikleri sulamakta.
İçinde olduğumuz Mayıs (2024) ayı, ata tohumu olan Karacadağ pirinci için tohum atma dönemi. Soğuk su ile yetiştirilmesinden dolayı kendine has aromatik bir tada sahip olan bu pirincin bölge mutfağında önemli bir rolü de var.
Buradaki sulamanın düzgün yapılması için yönünün sürekli değiştirilmesi gerekiyor. Bu işi ise mevsimsel olarak buraya yerleşen cenanlar (Bahçe işcisi / bahçevan) gerçekleştiriyor. Ekim ayına kadar ailecek çadırlarıyla burada yaşayan cenanlar, suyun kontrolünden ve düzeninden sorumlu.
Diyarbakır kırsalında görebileceğiniz güvercin evleri: Boranhaneler
Anadolu’da insan ile doğa arasındaki iletişimden doğan ve yüzlerce yıldır var olan bir yapı.
Güvercin, özellikle bu coğrafyada kutsal görülen ve evrensel olarak da barışı simgeleyen bir kuş. Kitaplarda, hikayelerde, kilise duvarlarında ve daha birçok yerde karşımıza sık sık çıkar.
Bu güvercin evlerinin yapımı ise daha çok gübre üretimi için. Geçmişte geleneksel tarım uygulamalarında sık sık gübresi kullanılan güvercinlerin bu bölgenin tarım ürünlerinde katkısı çok. Diyarbakır’ın meşhur karpuzları büyüklüğünü bu gübreye borçlu. Güvercin evleri Kapadokya ve Kayseri’de de sık görülüyor. Diyarbakır’da karpuzu gibi, Kapadokya’da üzüm üretiminin sırrı olarak güvercin gübresi gösteriliyor.
Günümüzde hem kuş popülasyonun azalması hem de güvercin gübresinin kullanıldığı geleneksel yöntemler karşısında yapay gübrelerin yaygınlaşması sebebiyle boranhaneler oldukça azalmış.
Biz bu boranhaneler ile Diyarbakır’ın Karaçalı köyünde karşılaştık.