Dünyanın en popüler ve en çok hayali kurulan şehirlerinden birindeyiz. Fransa‘nın başkenti Paris, seyredebileceğiniz eşsiz manzaraları, onu ikiye bölen Sen nehri kenarındaki yürüyüş rotaları, her sokakta karşınıza çıkan bistroları ve şehrin tamamını etkisine alan mimarisiyle oldukça büyüleyici bir şehir. Sıklıkla romantizmin, aşkın şehri olarak tasvir edilse de biz ‘iyi yemek’ tutkusuyla buradayız. Fransız mutfağından iyi örnekler tadabileceğiniz bistrolar, barlar & restoranlarla dolu. İşte Paris’e dair bilmeniz gerekenler!
Paris, her mevsim ayrı güzellikler sunar. İlkbahar (Nisan-Haziran) ve sonbahar (Eylül-Kasım) ayları, ılıman iklimi ve daha az turist kalabalığı ile en ideal zamanlardır. Yaz aylarında (Temmuz-Ağustos) şehir oldukça kalabalık olabilir ve sıcaklıklar yükselir. Kış aylarında (Aralık-Mart) ise soğuk hava ve yağmurla karşılaşabilirsiniz, ancak Noel pazarları ve ışıklandırmalar seyahat bahaneniz olabilir.
Paris’i tam anlamıyla keşfetmek oldukça zor ama ilk defa gidenler için en az 4-5 gün ayırmanızı öneririz. Bu süre, başlıca turistik noktaları görmenizi ve şehrin atmosferini doyasıya yaşamanızı sağlayacaktır.
Paris’te ulaşım oldukça kolay. Metro ağı geniş ve kullanışlıdır. Otobüsler, tramvaylar ve RER trenleri ile şehrin her köşesine rahatlıkla ulaşabilirsiniz. Ayrıca bisiklet kiralama (Vélib’) ve yürüyüş de popüler seçeneklerdir. Paris Visite Pass gibi turist kartları, toplu taşıma araçlarında sınırsız seyahat imkanı sunar. RER B Treni ile havalimanından ulaşım: Süre: 30-45 dakika Maliyet: Yaklaşık 10,30 € Detaylar: RER B hattı, CDG Havalimanı’ndan şehir merkezine hızlı ve doğrudan bir ulaşım sağlar. Trene, Terminal 2’deki Aéroport Charles de Gaulle 2 – TGV istasyonundan binilebilir. Terminal 1 içinse ücretsiz shuttle servisiyle Terminal 3’e gidip oradan RER B trenine geçilebilir.
Fransız mutfağından iyi örnekler tadabileceğiniz bistrolar, barlar & restoranlarla dolu. İşte bizim en sevdiklerimiz!
🍷Küçük bir şarap barı olan, Verre Vole.
🦪Vedat Milor’ün önerisi sıcak samimi bir bistro, Chez Michel Paris.
🍲Passage de Panoromas içerisinde bulunan eski bir gravür atölyesinden dönüştürülen Caffè Stern.
🐟Deniz mahsüllerine doyacağınız: Clamato & Septime Paris.
🍾Şehrin en keyifli bar/restoranlarından biri: Aux Deux Amis.
🧅Soğan çorbasını çok sevdiğimiz Les Philosophes.
🍲Uygun fiyatlı bir yemek için, Bouillon Julien Paris.
🍸Lezzetli kokteyllere ve Orta Doğu esintili bir mutfağa sahip, Django Paris Pigalle
🍕Pizzalarına & dondurmalarına hayran olduğumuz, Louie Louie Paris
🍦Dondurma ve şarap konseptiyle dikkatleri çeken bar, Folderol @f.o.l.d.e.r.o.l
🥐
En sevdiğimiz Boulangerie & Patisserie:
Cyril Lignac @cyril_lignac
Tapisserie @tapisserie_patisserie
Boulangerie Utopie @boulangerieutopie
Brunch & Kahvaltı:
Coutume Coffee
5 Pailles
Cafe Mericourt
Passager Cafe
Gramme Paris
Kozy Paris
Aradığınız her şeyi bulabileceğiniz iyi bir yeme-içme alışverişi için @lebonmarcherivegauche
Popüler kafeler&mekanlar:
Angelina
Cafe Kitsune
Cedric Grolet
Cafe de Flore Paris
Les Deux Magots
Paris’te Eyfel Kulesi veya Notre-Dame dışında görülmesi gereken onlarca yer var, kesinlikle ziyaret etmelisiniz dediğimiz müze ve mekanlar:
🏛️ Monet koleksiyonu ile @museeorangerie
🧑🎨 Dünyanın en önemli eserlerine ev sahipliği yapan müzeler @museelouvre & @museeorsay
🔵 Çağdaş sanat eserlerini ve güncel sergileri görebileceğiniz @centrepompidou ve @palaisdetokyo
🏤 Şehrin en eski pasajı Pass. des Panoramas
🎻 Palais Garnier
🏛️ Arc de Triomphe, en güzel seyir teraslarından biri
🏛️ Montmartre eşsiz manzarasıyla The Basilica of Sacré-Cœur
🕌 Paris’te etkileyici yapılardan biri olan Grand Mosque
Sevdiğimiz parklar:
Jardin du Luxemborg
Parc de la Vilette
Tuileries
Paris’te kahvaltı için inatla ‘ben Boulangerie istemem, dünyanın en ünlü kruvasanları yetmez.’ diyorsanız şehrin hemen hemen her yerinde kaliteli brunch mekanları mevcut.
Aynı zamanda nitelikli kahve arayışında olanlar için de bu mekanlar birebir. Çünkü bistro ve brasserie’lerdeki kahve ve çekirdek seçenekleri oldukça kısıtlı. Denediğimiz brunch mekanlarında daha geniş bir kahve menüsüne de kavuştuk diyebiliriz.
Brunch mekanlarında genelde doyurucu tabaklar 9-15€ arasında değişiyor. Kahveler ise 2,5-5€ aralığında. Çoğu rezervasyonsuz çalışıyor.
Bu mekanların arasında en sevdiğimiz de kavurdukları çekirdekleriyle öne çıkan @coutumecafe oldu.
Coutume’ün kahvaltı menüsünde çok iyi tartine, pancake ve kase seçenekleri bulunuyor. Denediğimiz hellim peynirli pancake başarılıydı.
@5pailles ise Rue du Fraubourg Saint Denis üzerinde bulunan ufak bir brunch mekanı. Menüde Orta Doğu mutfağı esintileri çok belirgin. Pancake, tartine ve salata seçenekleri dışında aşina olduğumuz Shakshuka veya çılbır gibi lezzetler de bulunuyor.
@cafemericourt yine granola, avokado tost & pancake’leri ile öne çıkan mekanlardan. Burada Focaccia sandviçlerini denedik. Doyurucu bir tabak ancak kahvaltı için diğer seçenekler daha uygun diyebiliriz.
@grammeparis3 sürekli değişen menüsüyle çok sevilen bir mekan. Sıra beklemeniz yüksek bir olasılık o nedenle hazırlıklı olmanızda fayda var. Hem kahvaltı hem öğle menüleri diğer mekanlara göre daha avangard. Alışılmışın dışında lezzetler için birebir.
@passager_cafe ise Bagel sandviçleri ile çok ünlü bir mekan. Nitelikli kahve ve bagel ikilisi için gidilmeye değer.
Rehberde yer verdiğimiz ilk mekan 2021 yılında açılmış bir patisserie. Burası yıldızlı bir restoran olan Septime ve Clamato’nun arkasındaki isimler, Bertrand Grébaut ve Théo Pourriat tarafından açılmış.
Rue de Charrone’da bulunan bu mekanlar bir süredir başarıyla bölgenin yeme-içme deneyimini yükseltiyor. Tapisserie Patisserie’nin ilk şubesi de yine burada açılıyor. Paris’in en keyifli bölgelerinden biri olan 11. bölgeye katkıları büyük.
Fransız mutfağında ve Septime’de olduğu gibi kusursuz malzemeler kullanılıyor. Organik, mevsimsel ve yerli üreticilerden. Pastane ürünleri arasında karamel tartlar, dolgulu choux hamuru tatlılar, flan tartlar, nitelikli bar çikolatalar bulunuyor. Denediklerimiz arasından akçaağaç şurubu dolgulu tart ve çikolatalı ekler favorilerimiz oldu.
Ürünlerin fiyatları ortalama olarak 3-7€ arasında değişiyor.
Tuzlu seçenekleri kısıtlı da olsa jambon ve peynir ile hazırladıkları kruvasan sandviçleri de oldukça yeterli.
Rue de Charrone haricinde 7. bölgede de bir şubeleri bulunuyor. Motte Picquet olarak geçiyor bu şubeleri de. Sabah 8.30’da açılan bu pastane akşam 7’ye kadar hizmet veriyor.
Paris’te en sevdiğimiz sokaklardan biri burası. 11. Bölgedeki bu sokağın her köşesinde farklı bir @cyril_lignac mekanı bulunuyor.
Güney Fransa’da yetişmiş tutkulu bir şef: Cyril Lignac. 2005 yılında yapımcılar tarafından farkedilince uzun bir süre televizyon ekranlarında gösterilen “Oui, Chef” programlarıyla Fransa’nın en sevilen şeflerinden biri oluyor.
Cyril Lignac’ın kariyeri Paris’in farklı bölgelerinde eşsiz karakterlerde mekanlar açarak devam ediyor. Café Lignac, Ischia, Le Bar des Prés, Aux Prés, Le Bar & kapak fotoğrafındaki Le Chardenoux kendi markası altındaki restoranları.
Pastry Chef Benoit Couvrand ile beraber açtığı La Pâtisserie & La Chocolaterie Cyril Lignac ise bizim Paris’te en sevdiğimiz tatlılara ev sahipliği yapıyor. Burada mevsimsel ve modern yorumlar ile klasik pastane ürünleri, iyi ekmek ve bağımlılık yapan çikolatalar bulabilirsiniz. Favorimiz imza lezzetlerinden: ‘Chocolatine’
İsmi sizi şaşırtmasın ‘Pain aux Chocolat’ olarak bildiğimiz bu lezzete Güneybatı Fransa’da ‘chocolatine’ deniliyor.
Pigalle’de bulunan Django Restaurant’ta bir akşam yemeği için buluşuyoruz. Mekanın ismi; Roman-Belçikalı gitarist Jean Reinhardt’ın takma adı olan Django’dan geliyor.
9.bölgedeki restoranın bulunduğu sokak, müzik ekipmanlarının satıldığı dükkanlarıyla ünlü. Zaten restorana dönüştürülen yapı da orjinalinde bir gitar dükkanı.
Doğal şarapları ve lezzetli kokteylleri lezzetli tabaklarla eşleştirebileceğiniz bir tapas bar diyebiliriz burası için. Bar etrafında oturup paylaşımlık tabakların keyfini çıkarmak üzerine tasarlanmış bir mekan.
Lezzetlerin hepsi paylaşımlık olduğu için açlık durumunuza göre kişi başı 2-3 çeşit söylemeniz yerinde olur. Bu paylaşımlık tabakların fiyatları ortalama 8-15€ aralığında değişiyor.
Menüdeki Orta Doğu ve Fas esintileri bize menünün göçmen mutfakları ile zenginleştirildiğini düşündürdü. Lübnan mutfağından humus, Fas usulü şakşuka bunlara iyi örnekler.
Bizim favorilerimiz Chicken Tagine, Burrata, Trout Crudo, Vitello Tonnato & Iberian Ham oldu. Tatlı olarak ise fıstıklı Panna Cotta’yı denedik & beğendik.
Kokteyller arasından favorimiz ise gin ve fesleğen ile hazırladıkları: ‘Django Smash’
Paris’in en karakterli lokantalarından birinde salyangoz deniyoruz, şehrin yeme-içme kültüründe tarihi bir öneme sahip Bouillon Julien’deyiz! #BouillonJulienParis
170 yıl önce restoranlarda yemek yemek işçi sınıfı ve orta sınıflar için çok mümkün değildi. Parisli bir kasap bu durumu elinde kalan etleri satmak için başlattığı bir uygulamayla kökten değiştiriyor, Bouillon Julien hikayesi de böyle başlıyor.
Pierre Louis Duval, tek tip sulu bir et yemeği ve bazı sebzelerin piştiği basit bir kantini Paris’in Les Halles bölgesinde açtı. Amacı az paraya kaliteli bir yemek sunmaktı. Bu kantin o kadar başarılı oldu ki, kısa süre içerisinde Paris’te onlarcası açıldı. 1900’lerin başında şehirde artık bunlardan 200 tane vardı. Yemeğin su kısmını temsilen de bu lokantalara Bouillon adı verildi.
Sonraki yüzyılda ucuz ve güzel yemek sunan bu restoranların yerini bistro ve brasserie’ler alıyor. Fakat geçtiğimiz 10 senede Bouillon’lar tek tek yeniden açılmaya başlandı. Art Noevau mobilyalar ve tavan işlemelerinin, vitrayların yer aldığı bu görkemli restoranların bazıları anıtsal yapı olarak görülüyor. Bizim ziyaret ettiğimiz Julien’de olduğu gibi, rezervasyonsuz çalışıyorlar ve kapıda kuyruk oluyor. Kişi başı 20-30€’ya yemek yemek mümkün.
Çok lezzetli bir sos ile sunulan Escargot 🐌 ve Bouillon adı verilen çorbaları çok başarılı. Haşlanmış yumurta ve mayonezle hazırladıkları Oeuf Mayo da keyifli ve basit bir başlangıç. Geleneksel sosis ve patates püresini de sevenler deneyebilir. Bir diğer siparişimiz olan Dos de Colin bizi mutlu etmese de tatlılar çok keyifliydi. Kestane Mousse, Crème Brûlée ve Baba au Rhum kesinlikle denenmeli.
Michelin rehberinde Bib Gourmand olarak yer alan bir restoran: Chez Michel
Bib Gourmand, Michelin rehberinde düşük fiyatlarla yemek hizmeti sunan ama yüksek lezzet düzeyine sahip restoranlara verilen bir değerlendirme.
Chez Michel, 10.bölgenin karanlık bir sokağında bulunan rustik ve samimi bir bistro. Burası da @vmilor önerileri ile listeye aldığımız mekanlardan biriydi. Kendisi de özellikle doğum gününde burayı tercih edince biz de atlamak istemedik.
Bu restoran şehrin geri kalanındaki çoğunun aksine Fransa’nın Brittany bölgesine ait lezzetler sunuyor. Deniz ürünlerinde, yaban hayvanlarıyla hazırladıkları tabaklarda oldukça iddialılar. En ünlü oldukları lezzetler ise Wild Abalone, Brittany stew (kig ha farz) ve Fransızların ikonik tatlıları Paris-Brest.
Yemek seçimlerini yazdıkları tahtadan yapıyorsunuz, sık sık değişiyor. Biten olursa da üstü çiziliyor. Fiyatları verdikleri hizmet, kalite ve porsiyonlara göre oldukça iyi. Kişi başı 40-45€ ödeyip çıkabileceğiniz yerlerden biri.
Burada bizim favorilerimiz kırmızı şarap soslu biftek, deniz tarağı ve foe gras terrine olmuştu.
Tatlı olarak ise Paris-Brest ve şarap soslu kuru eriklerle servis edilen armutlu keki denedik. Paris, Fransız mutfağının farklı bölgelerinden lezzetler tadabileceğiniz bistrolarla dolu bir şehir. Yeme-içme tutkunları için mükemmel bir destinasyon.
Tattığımız her şeyi beğenmemiz pek mümkün değil, öyle bir beklentiniz de olmasın. Özellikle trend tabaklardan oluşan menüler sunmayan, kendi atalarına ait mutfak bilgilerinden yola çıkarak hizmet veren restoranlarda çok farklı deneyim yolculuklarına çıkıyorsunuz. Bizce bir coğrafya ait mutfağı keşfetmenin en güzel yollarından biri de bu.
Clamato, Amerika’nın doğu yakasında bulunan Oyster Bar konseptinden ilham alınarak kurulmuş. İsmini ise Quebec’te oldukça ünlü olan Clam Broth (yani bir çeşit midye suyu) ile hazırlanan Bloody Mary reçetesinden alıyor.
Rue de Charrone caddesini canlandıran bu mekanların arkasında Bertrand Grébaut ve Théo Pourriat var. Aynı sokaktaki Septime ile Michelin yıldızı alırken Clamato ile Bib Gourmand listesinde yer aldılar.
Clamato’yu daha salaş, rezervasyonsuz misafir kabul eden iyi bir bar olarak tanımlayabiliriz. Fransız mutfağından iyi deniz mahsülleri servis ediyorlar. Bu restoranda denediklerimiz Cod Roe Tarama, Marinated Sardines with Mezcal Gelee, Black Mullet Ceviche, White Asparagus, young garlic sabayon, Carpacio of Leeks, white garlic pesto, bottarga ve Merlan Colbert, radish tzatziki, zaatar olmuştu.
Cod roe tarama, marinated sardines w/ mezcal gelee & merlan colbert çok lezzetliydi.
Tatlı olarak servis ettikleri crumble ise yediğimiz en iyi şeylerden biriydi diyebiliriz.
Clamato’da tapas şeklinde ortaya söylediğimiz tabakların fiyatları 8€ ile 39€ arasında değişiyor. Detaylı ve güncel menüleri web sitelerinde yer alıyor.
Clamato ve bu lezzetli duraklarıyla Rue de Charrone, Paris’te kesinlikle uğramanız gereken yerlerden.
Le Verre Vole, Canal St-Martin bölgesinde bulunan ufak bir bistro. Dışarıdan bakıldığında 3-5 masası olan bir şarap dükkanı gibi gözüküyor, ancak aldanmayın. Rezervasyon yaptırmanın görece zor olduğu ve bölgede oldukça sevilen bir bistrodayız. NY Times yemek yazarı Alec Lobrano’nun da şehirde en sevdiği şarap barı olan bu mekan bizi oldukça heyecanlandırdı.
Müdavimleri daha çok Fransa’daki üreticilerden özenle seçilmiş olan doğal, filtrelenmemiş şarapları için geliyor. İlk defa gelenler için çalışanlar fazlasıyla yardımcı oluyor. Seçtiğiniz yemeklere, damak tadınıza ve fiyat aralığına göre size en uygun şarap tercihini yapıyorlar.
Mekan şaraplarıyla öne çıksa da yemekler kesinlikle gölgesinde kalmamış. Menüdeki sabit olan lezzetler de mevsimsel olarak değişenler de ustalıkla kurgulanmış. Burası Paris seyahatlerimizde en etkileyici yemeklerle karşılaştığımız yer oldu.
Menü sık sık değiştiği için sürprizlerle dolu olsa da denediğimiz tabaklar arasında Saucisse Puree, Beignet ve Sashimi favorilerimiz oldu. Tatlı menüsündeki krem karamel ve elmalı crumble başarılıydı.
3 kişi için akşam yemeği & bir şişe şarap için ortalama ödeyeceğiniz tutar 150€ civarında. Servisin kalitesi, şarap seçimleri ve yemek deneyimi kesinlikle hakkını veriyor diyebiliriz.
22 yıldır hizmet veren bu küçük bar kesinlikle listenizde olsun. Kaydetmeyi ve sevdiklerinizle paylaşmayı unutmayın.
🍽️ 100 yıldan uzun bir süredir kafe olarak işletiliyor. Orjinal sahipleri veya tam olarak ne zaman inşa edildiği bilinmese de 1850ler olarak tahmin ediliyor.
👨🏻🎨 La Maison Rose, sadece mimari olarak dikkatleri çeken bir yapı değil. Şehrin yaratıcı insanlarının buluştuğu bir mekan. Maurice Utrillo, Albert Camus, Matisse, ve Picasso gibi isimler burada sosyalleşiyor.
💒 Pembe duvarlarıyla bilinse de bu tatlı bina hep pembe değildi. 1905’te satın alan Germaine Pichot tarafından boyanıyor. Bu renge boyanmasının ilham kaynağı ise Germaine ve Ramon’un o dönem Katalonya’ya yaptıkları bir seyahat. Barcelona’nın canlı renklerde boyanmış evlerinden ilham alıyorlar.
Bu renklere boyanmamış olsaydı, sadece sokağın köşesindeki bir kafe olarak mı kalırdı acaba?
Burası el değiştirse de orjinaline sadık kalınarak korunuyor ve hala bir restoran olarak işletiliyor. İlk ününü Ressam Maurice Utrillo resimleriyle yapan bu bina, yakın zamanda Emily in Paris dizisinde de çeşitli sahnelerde yer aldı. Tekrar popülerliği yakalamış gibi gözüküyor.