İtalya’nın kuzey şehirlerinden Milano’da sabah erken saatler, şehir yavaş yavaş uyanıyor. Lokalleri köpeklerini gezdiriyor ya da işlerinin yolunu tutmuşlar karşıdan karşıya geçmek için ışıkta beklerken ufak sohbetlerine şahit oluyoruz. Konuşurken ellerini bu kadar kullanan başka bir millet de yok, diye geçiriyorum içimden.
Baristalar sokağa bakan dükkanlarını tek tek açıyorlar. Bir İtalyan gibi kahve makinasının sesi ve ilk espressonun havaya karışan kokusu ile uyanıyoruz.
Milano’da Duomo çevresindeyiz, sabahın ilk kahvesini içtiğimiz yer ise Palazzo Reale içerisinde bulunan Giacomo Caffe.
18.yüzyıldan kalma bir sarayın içerisinde bulunan bu kahve dükkanı ile biraz zamanda geriye gidiyoruz. Dekorasyonu, aydınlatmaları, taze pişirilmiş pastane ürünlerinin sergilendiği antika vitrinleri ile bizi etkiliyor.
İçeride görebileceğiniz İtalyanların tümü barda, kahve bardaklarının tıkırtısı, kaşık sesleri ve makinadan çıkan buhar sesi sohbetlere karışıyor. Bir çeşit müzik gibi. Kahve bu insanlar için oldukça önemli, birkaç dakika içerisinde barda kahvelerini yudumlayıp güne başlıyorlar.
Masada oturup içilen kahve rutini genelde sadece hafta sonları ve keyif yapılan bir yavaş kahvaltılar için geçerli. Masada ve barda aldığınız hizmetlerin fiyat farkı olduğunu da ekleyelim.
İtalyanlar için Latte sadece süttür, cappucino ise sadece sabah kahvaltılarında (11’den önce) içilir. Kahve kültürünün pek değişmediğini rahatlıkla görebilirsiniz. Büyük şehirlerde bile yeni nesil kahveciler bulmak zordur. Günde üç kahve içmenin normal olduğu bir ülke için bu konuda biraz değişime kapalılar.
Farklı bölgelerinde hiç duymadığınız kahve çeşitleri ile karşılaşabilirsiniz. İtalya kafelerinde karşılaşabileceğiniz Espresso Corretto mesela. Basit bir espressoya daha güçlü bir etki için çok az likör eklenmesi.
Başka bir şehirden, güneyde yaygın olan bir kahve ritüeli de ‘askıda kahve’ olarak çevirebileceğimiz Caffè Sospeso. Bölgeler ve şehir değişitirdikçe kahve kültürünün de nasıl değiştiğini gözlemleyebilirsiniz.